Türkiye, 10 sene önce ‘ilk imzacı’sı olduğu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla iptal edilen İstanbul Sözleşmesi'nden 1 Temmuz (yarın) günü resmen çekilecek.
İptal edilmesine iki gün kala Danıştay’a yapılan yüzlerce iptal başvurusunda ilk karar çıktı. Danıştay 10. dairesi, Cumhurbaşkanlığı kararının yürütmesinin durdurulması talebini reddetti.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu genel temsilcisi Gülsüm Kav ile Danıştay'ın İstanbul Sözleşmesi kararını konuştuk.
1 Temmuz için de külliyenin bir eylem planı sunacağı Danıştay davetinin geldiğini belirten TKDF Başkanı Canan Güllü, söz konusu davet üzerine Cumhurbaşkanlığı ve kamunun bu nezdinde İstanbul Sözleşmesi’nden umudunu keserek yoluna devam ettiğini görmezden gelmediklerini söyledi.
'Devlet görmezden geliyorsa, benim de devletsel olarak ilişkim biter'
Danıştay'ın İstanbul Sözleşmesi kararının kadın mücadelesini nasıl etkileyeceğini değerlendiren Güllü şöyle konuştu:
"Danıştay'ın kararı mücadelemiz konusunda Canan Güllü ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu için bir şey fark etmeyecek. Benim için sahada eğer üst politika yoksa, devlet kadına karşı insan hakları ihlalini görmezden geliyorsa, kendini demokrasiden otokrasiye oturtuyorsa, demokrasiden uzaklaşıp tek adam rejimiyle; ben hükümetinin, ben liderliğinin, ben devletliğinin kelamını koyuyorsa, benim de devletsel olarak ilişkim biter. Yerelden, sahadan politikalar geliştirmeye yukarıya çıkarmaya çalışırım.
'Devletin yapamadığını ‘halk politikası’ olarak biz hayata geçireceğiz'
İstanbul Sözleşmesi’nin içinde maddeler vardı, sahanın eksikleriydi onlar. O eksiklikler nelerdi; danışma merkezleri açılması, sığınaklar açılması bu alanda bilgilendirmeler yapılması, yerelin demografisinin çıkarılarak yereldeki kadınlara ulaşılması, mağduriyetlerde yanında olması.
İstanbul Sözleşmesi’nde 4 P ilkesi vardı ya; önleme, politika, kollama ve kovuşturma. Bunu yerel eliyle yapmaya çalışacağız. Devletin yapamadığını ‘halk politikası’ olarak biz hayata geçireceğiz. Burada kim kaybetmiş olur? Biz kaybetmiş olmayız. O yargı Anayasa’ya ve TCK’ya göre zaten çalışmak zorunda olacak. Ancak bizim İstanbul Sözleşmesi’ndeki diretme noktamız; insan haklarıyla eşitliği kabul etmesi yönündeydi. Hükümet eşitliği kabul etmiyorsa, biz de hükümeti kabul etmiyoruz. İsyanımızı bilinçlendirerek, eğitimi daha çok artırarak, sorgulama gücünü artırarak daha çok iş düşecek daha çok çalışarak, tekrar yürürlüğe geçtiği günün gecesinde eğlenerek kutlamalarımızı yapacağız. Bir kadın hayatının daha önlenmesi adına mücadelemize devam edeceğiz.
'Tecavüzün belgesi olabilir mi?'
Hükümetin Meclis’e sunduğu 4’üncü Yargı paketinde yer alan; cinsel istismar, kasten öldürme, işkence gibi ‘katalog suçlar’ için ‘somut delil’ şartı aranmasıyla ilgili de görüş bildiren Güllü, şöyle devam etti:
“İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçtikleri gibi birilerine ‘Ankara Sözleşmesi yapacağız, daha iyisini daha güzellini yapacağız’ diyorlar ya, tecavüzün belgesi olabilir mi? Bedeninize bir başkasının isteğiniz dışında zorla sahip olma aşamasında ya da çocuk istismarının. Faile, ‘Bir dakika burada elde delil olacak bir DNA bırak’ mı diyeceğiz ya da ‘Bir dakika belge olsun bir fotoğraf çekeyim’ mi diyeceğiz. Bunu ‘kadın beyanı esastır’ın karşısına getiren düşüncenin hakikaten bu çağda yaşıyor olmasından utanıyorum. Çünkü bu madde ‘kadın beyanı esastır’ın karşısına getirilmek isteniyor. Bu ne demektir? Kimilerinin bilmediği, kimilerinin de bilmemezlikten geldiği şeyi biz kadın örgütleri biliyoruz ki; kadının beyanına güvenmiyor, kadının vatandaşlığını kabul etmiyor. Eşitlikten vazgeçilmesinin anlamı budur.
"Yargı gerekeni yapmıyorsa, bu yargı adaletli bir yargı değildir"
Somut delil isteyen düşünce, hukukun demokrasinin ne olduğundan bi haberdir. Son dönemlerde bunun kanıksandığını ve istismar davalarının yürek yakan sonuçlarıyla karşılaşıyoruz. Dün sosyal medyayı sallayan olay Elmalı davası buna en yakın örnektir. Tüm ifadeler ve görsellerle her şey ayan beyan ortadayken, yargı gerekeni yapmıyorsa, yargı tutuklama yapmıyorsa, bu yargı adaletli bir yargı değildir."
Kaynak: Halk TV
Haber: Nurcan Çalışkan
Tamamını okumak için tıklayınız
Pencap eyaletinin başkenti Lahor'da Yüksek Mahkeme cinsel saldırı mağdurlarına yapılan bekaret testlerinin 'yasadışı ve Anayasa'ya aykırı' olduğuna karar verdi.
DetayAKP’nin torba yasaya koyduğu teklifin geri çekilmesini isteyen avukat Sedat Durna, anayasal haklara dikkat çekti. Canan Güllü ihbarla derneklere kayyım atanabileceğini belirtti. Hilal Esmer, Yoksulluk, şiddet konuşulmasın isteniyor dedi.
DetayDernek ve vakıflara kayyım atamasını kolaylaştıran kanun teklifini “örgütlenme ve ifade özgürlüğüne saldırı” olarak değerlendiren kadınlar, “Bu yasayla yapmak istediklerini yapamayacaklar çünkü kadınlar artık susmuyorlar, susmayacaklar” dedi.
Detay