CocaCola Türkiye'nin sponsorluğunda Galatarasaray - Fenerbahçe kadın futbol takımları arasında yapılan dostluk maçına gideceğimi duyan GS'li bir erkek yakınım, "İyi seyirler; gerçi size geçireceğiz ya," dedi.
Maçın kadına şiddete karşı duyarlılık yaratmak amacıyla düzenlendiğini hatırlattım. "'Geçireceğiz, koyacağız,' bu tür ifadeleri ağzımızdan atalım diye gidiyorum maça," dedim.
Küfretmenin stres atmanın bir yolu olduğunu düşünen futbol delisi okuyucunun an itibariyle yazıdan soğuyacağının farkındayım. Kusura bakmasın; Cumhuriyet Savcısı Fatmagül Yörük geçenlerde metroda yaşanan şiddet olayının failinin tutuklanması için yazdığı yazıda ifade etti: "Şiddet önce dilde başlar, sonrasında eyleme döner."
Fenerbahçe'nin yedi sıfırlık galibiyeti nedeniyle GS'li yakınım lafının altında kaldı elbet.
Bir dönem FB-GS derbilerini keyifle izlerdim. Şahsen, spor müsabakalarını izlemekteki en önemli amacım keyif almak.
Futboldan çok anladığımı iddia etmeyeceğim. Yine de bana göre, FB-GS derbileri kaliteli futbolun oynandığı spor şölenleri olmaktan çıkıp, gerilim filmine döndü. Türkiye'nin kendi son on yıldır korku tüneline girmiş gibi. Sade vatandaş da elbet çok etkileniyor ama ben üstüne gazeteciyim; gündemden kaçma lüksüm yok. Türkiye'de olan bitene üzülür, kahrolurken, gerim gerim gerilirken bir de futbol maçı izlerken gerilemeyeceğim.
Rekabetin getirdiği adrenalin heyecanı güzel de, kim kime ne zaman tekme atacak, hangi aşamada oyuncu kafasına bir şey yiyecek, "Kavga olmadan biter mi ki bu maç" diye huzursuzlanmanın sinir sistemime bir faydası yok. Sonuçta Türkiye'de yaşıyor olmanın getirdiği, psikopata bağlama potansiyeli yüksek bir sinir sisteminden bahsediyoruz.
Geçmiş yıllardaki bir derbiden hiç unutmadığım bir fotoğraf karesi var; GS'nin iki yabancı futbolcusu kol kola girmiş film seyreder gibi, GS ve FB'li Türk oyuncularının tekme tokat kavgasını izliyorlardı. Gerçi gelen yabancıyı kendimize benzetiyoruz ya o da ayrı.
Düğün hediyesi olarak pompalı tüfek
Salı akşamı oynanan maça giderken, keyifli bir akşam geçireceğimi düşünüyordum. FB golleri attıkça, GS locasında sevincimi saklamadan yaşamanın keyfini çıkardım. Ve fakat gözüm, maçı izlemeye gelen Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü'de. Yanlış anlaşılmasın; kendisini bir aktivist olarak çok takdir ederim, kadın hakları konusunda çok emek vermiş, vermeye devam eden yılmaz bir direnişçi. Biliyorum ki arada, mesleki gereklilik, dayanamayacağım ve sohbet etmeden, sormadan duramayacağım. Ve biliyorum; son dönemlerde öylesine bir geriye gidiş var ki, söyledikleri ruhumu sıkıştıracak. Yapacak bir şey yok, sohbete başladık.
"Yav şuraya bir maç izlemeye geldim," demedi elbet. Bıraksam maçın sonuna kadar anlatacak. Yaşanan onca olumsuzluğa karşın insan hakları aktivistlerindeki bitmek tükenmek bilmeyen enerjiye hayran olmamak elde değil.
Türkiye'deki son durumu üç noktayla özetlemesini istedim.
Hafta sonu İstanbul Beylikdüzü'nde düzenlenen düğünde arkadaşlarının damada pompalı tüfek hediye ettiğini söyledi. Ağzım açık kaldı. Bu arkadaşlar ne demek istiyorlar? "Karın sözünü dinlemezse çek vur mu" diyorlar? "Tavanda şiddete göz yumulunca tabana yansıması böyle oluyor," dedi Canan Güllü.
İkinci olarak, Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden çıktığından beri, şiddet şikayetiyle resmi makamlara başvuran kadınların, "Sözleşmeden çıktık, yapabileceğimiz bir şey yok," diyerek geri çevrildiğini söyledi. Üçüncü nokta olarak ise, yine canımızı çok yakacak başka bir gelişmeye işaret etti. "Covid-19'un daha da arttırdığı yoksulluğun direk kadını etkilediği bir dönemden geçiyoruz. Bu tür durumlarda tek çıkış fuhuş olarak görülüyor. Cennet dediğimiz turizm beldelerinde 15 yaş altı kız çocukların uyuşturucu ile tanıştırılıp fuhuşa itilmesinde artış var."
Yoksulluğu önlemek için ekonomiyi bir günde düze çıkaramazsınız, ancak şiddet vakalarını çok kısa sürede en aza indirebilirsiniz.
"Reçete hazır da, bunu uygulama iradesi yok," dedi Canan Güllü.
Maçın başında gelen karenin erkek versiyonu lazım
Sayıca çok az, marjinal bir kesimden oy devşirmek için İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmış, bunun sonucunda kadınların daha fazla şiddet gördüğünü kabul etmeyen bir iktidar var başımızda. Kadınlar ölmüş ne gam, yeter ki iktidarda kalalım.
Fener'den goller geliyor arka arkaya ama duyduklarım nedeniyle sevincim gölgeleniyor. Zaten Türkiye'de hangi mutluluğu, sevinç anını doya doya yaşayabiliyoruz ki!
"Yine de iyimser bir not düşmek ister misiniz?" diye sordum.
"Ben zaten iyimser bir insanım. Umutlu olmam için de neden var. Kasım ayından beri iktidarın düzenlediği hiçbir etkinliğe katılmıyorum. Çünkü mış gibi yapıyorlar. Yerelden çözüm üreteceğiz. Her ne kadar Sayıştay'ın denetimi Demoklesin Kılıcı gibi üzerlerinde sallansa da yerel belediyelerle ortak çözüm yolları bulacağız."
Her türlü tehdide, mücadelelerinde yaşadıkları onca olumsuzluklara rağmen enerjisini her daim canlı tutan kadın aktivistleri görmek insana umut veriyor. Tıpkı maçın başında GS ve FB'li kadın futbolcuların, yan yana seyircileri selamlamalarının verdiği umut gibi. O fotoğrafın biz erkek versiyonu da lazım.
Haber: Barçın Yinanç
Kaynak: T24
برای مطالعه کامل کلیک کنید
Pencap eyaletinin başkenti Lahor'da Yüksek Mahkeme cinsel saldırı mağdurlarına yapılan bekaret testlerinin 'yasadışı ve Anayasa'ya aykırı' olduğuna karar verdi.
جزئیاتAKP’nin torba yasaya koyduğu teklifin geri çekilmesini isteyen avukat Sedat Durna, anayasal haklara dikkat çekti. Canan Güllü ihbarla derneklere kayyım atanabileceğini belirtti. Hilal Esmer, Yoksulluk, şiddet konuşulmasın isteniyor dedi.
جزئیاتDernek ve vakıflara kayyım atamasını kolaylaştıran kanun teklifini “örgütlenme ve ifade özgürlüğüne saldırı” olarak değerlendiren kadınlar, “Bu yasayla yapmak istediklerini yapamayacaklar çünkü kadınlar artık susmuyorlar, susmayacaklar” dedi.
جزئیات