Süreli Nafaka “Süresiz Eşitsizlik” mi Getirecek?

14 January 2022

Süreli Nafaka “Süresiz Eşitsizlik” mi Getirecek?

“Süresiz nafaka” olarak adlandırılan yoksulluk nafakasında yeni bir düzenlemeye gidilmesi son yıllarda sıklıkla konuşulan ve her gündeme gelişinde kadın örgütlerinin tepkisiyle geri adım atılan bir konu. Yakında Meclis’e sunulması beklenen 6. Yargı Paketi’nde bu nafakanın belirli bir süreye bağlanması söz konusu olabilir.

Türkiye’de nafakanın yoksulluk, tedbir, iştirak ve yardım olmak üzere farklı türleri var. Ancak tartışma yaratan ve “süresiz” olarak adlandırılan türü yoksulluk nafakası. Medeni Kanun aslında bu nafaka için bir cinsiyet ayrımı yapmıyor. Kadın veya erkek fark etmeksizin, maddi gücü olmayan taraf maddi gücü olan taraftan "yoksulluk nafakası" almaya hak kazanabiliyor.

Kulislere yansıyan ilk bilgilere göre yeni bir düzenleme ile "süresiz nafakanın” süreli nafakaya dönüşmesi söz konusu. Kademeli formülün öne çıktığı bu model ile nafaka süresine bir üst sınır konulması ya da evlilik süresine göre nafaka verilmesi gündemde.

DW Haber’in edindiği bilgiye göre Adalet Bakanlığı tarafından hazırlıkları biten 6. Yargı Paketi şu anda Cumhurbaşkanlığı’nda. Pakete ilişkin Cumhurbaşkanlığı ya da TBMM aşamasında değişikliklerin yapılması da gündeme gelebilir.

Karınca: "Süresiz nafaka diye bir şey söz konusu değil”
Hukukçulara göre, kanunda bu nafaka türüne "süresiz” denmesinin nedeni belirli bir süre belirtilmemiş olması. Belli koşullar ortaya çıkarsa, mesela nafaka alan kişi evlenirse ya da maddi durumu iyileşirse nafakanın kesilmesi söz konusu.

DW Türkçe’ye konuşan avukat ve emekli aile mahkemesi hakimi Eray Karınca, bu konuda yanlış tabir kullanıldığını belirterek, şöyle konuşuyor:

"Kanunda evet böyle bir ifade var ama sanıldığı gibi ömür boyu ya da süresiz bir nafaka söz konusu değil. Hukuk burada ‘sen hakim olarak nafaka ihtiyacının ne zaman sona ereceğini bilemezsin, bunu hayatın pratiği belirler. Eğer bilemiyorsan da bir süre koyamazsın’ diyor.”

CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer de “süresiz nafaka” diye bir şeyin olmadığını ve bazı kesimlerin bu terimi kullanarak çalıştığını söyleyerek, şunları kaydediyor:

“Altını çizerek tekrarlıyorum, süresiz nafaka diye bir şey yok. Yoksulluğa düşen tarafın durumu değişirse nafaka mahkeme kararı ile kalkabilir. Ayrıca nafaka sadece kadınlara değil, boşanma sonucu hangi taraf yoksulluğa düşmüşse ona bağlanır. Kadın düşmanları birkaç istisnai durum üzerinden bir algı yaratmaya çalışıyor. Oysa Türkiye’de nafaka ortalaması 200-300 TL arası ve bunun da sadece yüzde 20'si ödeniyor.”

"Nafakada süre getirilmesi eşitsizliği pekiştirir”
Yeni taslak düzenlemeye göre, yoksulluk nafakası için çeşitli formüller üstünde duruluyor. Nafaka ödemek zorunda olan eşin, evlilik süresi kadar nafaka ödemesi ve bu sürenin sonunda bu sorumluluğu devletin üstlenmesi de bu formüllerden birisi. Ancak bunun uygulamada nasıl yürüyeceği ve özellikle de bütçeye getireceği yük çeşitli soru işaretlerine yol açıyor.

Hukukçulara göre nafakanın matematik hesaplarıyla, belirli bir süreye bağlanması temelde sorunlu. Böyle bir düzenlemenin toplumda kadın ile erkek arasında zaten eşit olmayan güç ilişkisini daha da pekiştireceği riskine dikkat çekiliyor.

Uzun yıllar aile mahkemesi hakimliği yapmış olan Karınca, nafaka kurumunun kaynağında aslında aile hukukundaki "zayıfın korunması” ilkesinin bulunduğunu belirterek, “Bu, sosyal devlet olma ilkesinin bir gereğidir. Bugün mevcut yönetim nafakayı süreye bağlamak ya da belli bir süreye kısıtlamak isteyerek sosyal devlet ilkesinden bana göre ödün veriyor. Zayıfın korunması ilkesinden ödün veriyor” yorumu yapıyor.

DW Türkçe’nin konuştuğu boşanma davalarında uzmanlaşmış avukatlara göre de nafakada belirli bir süre getirilmesi Türkiye gibi geleneksel değerlere sahip ülkeler için kadının aleyhine çalışan bir durum. Hukukçular, özellikle kırsal kesimde, işi ya da geliri olmayan kadınların bir kez evlendiği için bir daha yeniden evlenmesinin zor olacağını ve süreli nafakanın bu kadınları mağdur edeceğini belirtiyor.

Kadın örgütleri tepkili
Kadın örgütleri ise gerek bu olası düzenlemenin içeriğinden gerekse kendilerinin bilgilendirilmemesi ve dinlenmemesinden şikayetçi.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede nafaka konusunun Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk 100 gününde birdenbire gündeme girdiğini belirterek, şöyle konuşuyor:

"Bu konuyla ilgili o dönem Adalet Bakanına ‘kaç kişi nafaka alıyor, iştiraki, yoksulluğu ve bunlara gelen itirazlar hangi noktalarda, bunlarla ilgili sahada yapılmış bilimsel bir araştırma var mıdır?’ gibi çeşitli sorular yönelttik. Ama yanıt alamadık.”

Güllü, konunun ilk gündeme gelişinden bu yana ortaya konulan somut bir araştırma bulunmadığını söyleyerek, kendilerine de anlatılmayan ya da görüş alınmayan bu yeni düzenlemenin “açıklanmayan araştırmalarla ve bilinmeyen gerçeklerle” yapılan bir çalışma olduğunu ifade ediyor.

Eski eşlerine ödedikleri nafaka nedeniyle "mağdur olduklarını ileri sürenler de çeşitli platformlarda örgütlenmiş durumda. Ancak bu kişilerin sayısı net olarak bilinmiyor.

Karınca, bu konuda kullanılan “mağdur” kelimesine de itiraz ediyor. Aslında ceza hukuku için geçerli olan "mağduriyet” kavramının aile hukukunun temeline oturtulmak istenmesinin yanlış olduğuna işaret eden Karaca, bu kavramın “zihinlerde algı yaratmak için kullanıldığını” söylüyor.

Canan Güllü, nafaka gibi önemli bir konunun aile hukuku uzmanlarınca tüm yönleriyle ele alınması gerektiğini belirterek, “Bu iktidarın ‘ben yaptım oldu’ demesini kabul etmiyorum” diyor.

Güllü, yeni düzenlemede boşanma için arabuluculuğun getirilmesinin söz konusu olduğunu da duyduklarını söyleyerek, “Dayak yiyen kadını çağırıp, ‘erkeğe söyleriz, daha az acıtan yerlere vursun’ mu diyecekler?” yorumu yapıyor.

Kaynak: Penceretv

Click to read more

Other News

11 December 2020

Pakistan mahkemesi, bekaret testinin Anayasa'ya aykırı olduğuna karar verdi

Pencap eyaletinin başkenti Lahor'da Yüksek Mahkeme cinsel saldırı mağdurlarına yapılan bekaret testlerinin 'yasadışı ve Anayasa'ya aykırı' olduğuna karar verdi.

Detail
17 December 2020

Halkın susması isteniyor

AKP’nin torba yasaya koyduğu teklifin geri çekilmesini isteyen avukat Sedat Durna, anayasal haklara dikkat çekti. Canan Güllü ihbarla derneklere kayyım atanabileceğini belirtti. Hilal Esmer, Yoksulluk, şiddet konuşulmasın isteniyor dedi.

Detail
02 November 2012

Kadınlardan STÖ tasarısına tepki: İstediklerini yapamayacaklar

Dernek ve vakıflara kayyım atamasını kolaylaştıran kanun teklifini “örgütlenme ve ifade özgürlüğüne saldırı” olarak değerlendiren kadınlar, “Bu yasayla yapmak istediklerini yapamayacaklar çünkü kadınlar artık susmuyorlar, susmayacaklar” dedi.

Detail