Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, pandemi nedeniyle az sayıda davetliyle yapılan tanıtım toplantısında, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) gibi pek çok kamu kurum ve kuruluşun Türkiye’de kadınlarla ilgili eşitlik perspektifiyle veriler toplamaması gibi gerçeklerle yola çıktıklarını açıkladı.
Kadın hareketinin Türkiye’de geçmişten bugüne elde etmiş olduğu kazanımları da unutturmamak gerektiği düşüncesiyle Feminist Akademi fikrinin ortaya çıktığını anlatan Güllü, temel olarak eşitlik kazanımlarını kurumsallaştırmak istediklerini ve bunu katılımcı, demokratik bir platform olacak Feminist Akademi’yle hayata geçirmeyi hedeflediklerini aktardı.
Güllü, “Feminist Akademi’ye üç temel sebeple ihtiyaç var. İlki cinsiyete duyarlı veri üretmek, ikinci olarak feminist harekete bilgi ve belge sağlamak ve nihai olarak katılımcı demokrasiyi güçlendirmek. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, uzun yıllardır veriye dayalı politika üretme ve savunuculuk deneyimi neticesinde ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin finansal desteğiyle kurduğu Feminist Akademi’yle toplumsal cinsiyete duyarlı veri üreterek, bu alandaki eksiklikleri gidermeye katkıda bulunmayı amaçlıyor. Toplumsal cinsiyete duyarlı veriler, istatistikler ve göstergeler toplumsal yaşamdaki ilişkilerden, uygulamalardan ve politikalardan tüm cinsiyetlerin nasıl etkilendiğini göstermeyi amaçlamaktadır” dedi.
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Kültür Ataşesi Gabrielle Price da, VOA Türkçe’ye, “ABD Büyükelçiliği, TKDF’nin Feminist Akademi projesini başlatmasını desteklemekten dolayı gurur duyuyor. Türkiye’de bir ilk olan Feminist Akademi projesinin, Türkiye’deki kadınların karşı karşıya oldukları zorlukların daha iyi anlaşılabilmesini sağlayarak cinsiyet eşitliğini güçlendirmesini umuyoruz” açıklaması yaptı.
Güllü: “Kadın hakları için kadın deneyimleri verileri görünür olmalı”
Canan Güllü de TKDF olarak demokrasi ve eşitlik mücadelesindeki feminist ivmeyi sürdürmek için eleştirel bir perspektifle hareket edilmesine inandıklarını söyleyerek, bu nedenle Feminist Akademi’nin mevcut sorunlara ve ihtiyaçlara cevap verebilecek kapsayıcı ve demokratik bir yapı olarak kurgulandığını açıkladı.
Güllü, “Türkiye’de bir çok konuda veri toplama konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşandığını biliyoruz. Konu cinsiyete duyarlı veri toplama olduğunda kamu kurumlarının elindeki verilere ulaşmak neredeyse mümkün değil. Oysa kadınların deneyimlerinin veriyle görünür olması konusu, kadın haklarıyla ilgili uluslararası belgelerde uzun zamandır dile getirilmektedir. Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması (CEDAW) ve belirli alanlara ilişkin yayınladığı genel tavsiye kararlarıyla Pekin Konferansı bu konuya 1990’lı yıllarda değinmiştir. Türkiye’nin maalesef artık taraf olmadığı İstanbul Sözleşmesi’nde de aynı şekilde taraf devletlere veri üretmenin toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için öncelikli önlemlerden biri olduğunu hatırlatılır ve verinin kamuoyuyla paylaşılması tavsiye edilir. Türkiye’de bir çok alanda cinsiyete göre ayrıştırılmış istatistiklerin mevcut olduğunu görüyoruz. Oysa bir verinin kadın ve erkek olarak ayrıştırılmış olması onu toplumsal eşitliğe dayalı veri yapmaz. Zira o istatistikler genellikle kadın ve erkeklerin toplumsal yaşama eşit katıldıkları varsayımına dayanmaktadır. Dolayısıyla sahada gerçek bir kafa karışıklığından bahsetmek mümkün” tespitlerini aktardı.
“Kadın cinayetlerinde şüpheli ölümler veriye yansımıyor”
Güllü, 16 yaş evliliklerle ilgili dahi sağlıklı verisi olmadığını belirttiği Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) başta olmak üzere kamu kurumlarına alternatif olarak da Feminist Akademi’nin veri sağlayacağını işaret etti.
VOA Türkçe’nin, İçişleri Bakanlığı’nın kadın cinayetleriyle ilgili verileriyle kadın hareketinin açıkladığı veriler arasındaki farklılıklarla ilgili sorusuna verdiği yanıtta Güllü, 2021 yılı Ocak ayından itibaren bakanlık ve Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde daha detaylı veriler tutulmaya başlandığını ancak bunların kamuoyuna açıklanmadığını ifade etti.
Güllü, “Şüpheli ölümler var Türkiye’de. O şüpheli ölümlerin kadın cinayetleri içerisinde olmadığını da fark ediyoruz. Arka tarafı incelenmeden şüpheli diye kalıyor. Biz Emniyet’te, Bakanlık yetkilileriyle görüşmelerimizde bunları dile getirdik. Sanıyorum bir doğru yol var ama açıklanması noktasında kadına şiddeti gizleme adına açıklamıyorlar. O hep söylediğimiz halının altına süpürme olayı devam ediyor” dedi.
AKP iktidarı döneminde Kadın Bakanlığı’nın adı değiştirilerek Aile Bakanlığı’na dönüştürüldüğünü anımsatan Güllü, “Mevcut yapısıyla kadın mevzusundan kilometrelerce uzaklaşmış bir bakanlık görüyorum. Bu anlamıyla Türkiye’de şiddetin arttığını, Türkiye’de cinayetlerin özellikle boşanmış kadınlar üzerinde daha çok yoğunlaştığını ve siyasal İslam’ın bir erkek egemen baskısıyla gelen sorunlarına tanıklık ediyoruz. Türkiye’de kadına karşı şiddetin tanımlı olduğu bir ceza maddesi yasası yok. Yani baştan aşağı kadınlar açısından problemler var” tepkisini paylaştı.
Kaynak: Amerika'nın Sesi
برای مطالعه کامل کلیک کنید
Pencap eyaletinin başkenti Lahor'da Yüksek Mahkeme cinsel saldırı mağdurlarına yapılan bekaret testlerinin 'yasadışı ve Anayasa'ya aykırı' olduğuna karar verdi.
جزئیاتAKP’nin torba yasaya koyduğu teklifin geri çekilmesini isteyen avukat Sedat Durna, anayasal haklara dikkat çekti. Canan Güllü ihbarla derneklere kayyım atanabileceğini belirtti. Hilal Esmer, Yoksulluk, şiddet konuşulmasın isteniyor dedi.
جزئیاتDernek ve vakıflara kayyım atamasını kolaylaştıran kanun teklifini “örgütlenme ve ifade özgürlüğüne saldırı” olarak değerlendiren kadınlar, “Bu yasayla yapmak istediklerini yapamayacaklar çünkü kadınlar artık susmuyorlar, susmayacaklar” dedi.
جزئیات