Resmî Gazete’de yayımlanan ve kadınların sezaryen doğum yapmasını rıza dışı şekilde engelleyen yönetmelik açıkça Anayasa’ya, uluslararası sözleşmelere ve temel insan haklarına aykırıdır.
Anayasa’nın 17. maddesi, “herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğunu” düzenler. Kadınların doğum biçimi tercihine müdahale etmek, hem vücut dokunulmazlığına hem de sağlık hakkına doğrudan saldırıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası belgeler de kadınların kendi bedenleri üzerindeki karar hakkını güvence altına alır.
Devletin görevi, kadınların sağlıklı ve güvenli koşullarda doğum yapmasını sağlamak; onların bedenleri üzerinde vesayet kurmak değil, haklarını tanımaktır. Bu yönetmelik, kadını doğurganlıkla tanımlayan, onu sadece anneliğe indirgeyen ataerkil bir anlayışın yasal kılıfa sokulmuş halidir.
Zorla annelik, zorla doğum sezaryen yasağına karşı kadınların beden hakkını savunacağız .
Ülkenin içinde bulunduğu yoksulluktan bir haber olan merkezi hükümetin anlayışsızlığını da ortaya koymaktadır.
Eğitimden koparak çocuk işçi olanların sayısındaki artıştan bihaber olan, çocuk için tek seferlik verilen yardımın tüm sorunları çözdüğünü düşünen, çocukların altına bez, mamasına süt bulamayanların, ev kiraları nedeniyle evlilik düşünemeyenlerin, bir askıda ekmeğin ve kadına şiddetin arttığı bir ülkede hak gaspı talimatlar yayınlanıyor peşi sıra ülkemizde.
Kadınların rızasını yok sayan, iradesini hiçe sayan, onu devletin doğum makinesi gibi gören bir ideolojik müdahale. Bu kanunsuzluğun iptali için görüşmelerimiz sürüyor, dava açacağız.
Feminist mücadele, yüzyıllardır kadınların kendi bedenleri üzerindeki haklarını savunur. Doğum şekli, kadının sağlık durumuna, yaşam koşullarına, ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarına göre şekillenmelidir. Sezaryeni yasaklayan ya da keyfi şekilde sınırlayan her uygulama, kadının doğurganlık kapasitesi üzerinde tahakküm kurmaya çalışan erkek egemen sistemin başka bir tezahürüdür.
Kadınların doğumu nasıl yapacaklarına, hangi koşullarda karar vereceklerine yalnızca kadınlar kendileri karar verir. Ne doktorlar, ne siyasetçiler, ne de devlet organları bu karara ortak olamaz
Dayatma değil, rıza esastır.
Kadın bedeni, devletin mülkiyetinde değildir.
Bu yönetmelik derhal geri çekilmeli; kadınların beden bütünlüğüne ve doğum hakkına saygı gösterilmelidir.
Yeter artık çıkın yatak odamızdan.
Canan GÜLLÜ
TKDF Başkanı